


|
 |

Konu

Dünyaca tanýnmýþ foto muhabiri Ara Güler’in, 1952’de Kumkapý’da, bugün artýk tarih olmuþ balýkçý semtinde geçirdiði günler sýrasýnda çektiði fotoðraf ve yaptýðý söyleþiler, Aras Yayýncýlýk tarafýndan Kumkapý Ermeni Balýkçýlarý adýyla yayýmlandý. Kitapta usta fotoðrafçýnýn objektifinden çýkmýþ ve bazýlarý bugüne de hiç yayýmlanmamýþ 56 siyah beyaz fotoðraf yer alýyor. 1928’de Ýstanbul’da doðan, Türkiye’de fotoðrafçýlýðýn uluslararasý alanda ün kazanmýþ en önemli temsilcisi olan Ara Güler’in ilk gazetecilik baþarýsý olan bu foto-röportaj, 21-26 Mayýs 1952 tarihlerinde, Ermenice Jamanak gazetesinde “Kumkapui hay tzýgnorsnerun hed” (Kumkapý Ermeni Balýkçýlarýyla Birlikte) baþlýðýyla altý günlük bir yazý dizisi olarak yayýmlanmýþtý. Bu kitap ise, bu Ermenice yazý dizisinin Türkçe ve Ýngilizce çevirileriyle birlikte üç dilli olarak yeniden basýmý. Ara Güler, Kumkapý’da yaþadýðý deneyimi ve çektiði fotopraflarý þu sözlerle anlatýyor: “Yýl 1952, Kumkapý hâlâ ufak bir balýkçý köyüdür, Ýstanbul ise sularla çevrili bir kýyý þehri. Birkaç yýl sonra Sahil Yolu yapýlýnca bu þirin balýkçý limaný büsbütün baþka bir biçim alacak. Ama o zaman bunun böyle olacaðýný kimse bilmiyor, tahmin edemiyordu; ne balýkçýlar, ne balýkçý reisleri, ne Kumkapý halký, ne de ben... Ýþte bu siyah-beyaz fotoðraflar çoktan yitmiþ olan bir dünyanýn belki de tek tanýklarýdýr.” Kumkapý’nýn ve Ýstanbul’un çehresinin son elli yýlda büyük bir hýzla deðiþmesi nedeniyle artýk son bulmuþ bir yaþantýyý bugüne taþýyan bu çalýþma, balýkçýlara ve balýkçýlýðýn çevresinde dönen günlük hayata son kez tanýklýk ediyor. Gecenin kör karanlýðýnda denize çýkýp gün aðarýrken dönen ve avlanan balýklarý goygoycularla paylaþtýktan sonra kalanlarý balýk haline götüren, günün ilk saatlerinde Ýstanbul’un minareli siluetine doðru ilerlerleyen bu balýkçýlar, hayatlarýný denizden kazanan insanlara özgü, farklý bir duruþa sahiptiler. Kitabýn önsözünü yazan Murat Belge, bu farklýlýðý þu sözlerle tanýmlýyor: “Bu, herhalde, denizle bu kadar haþýr neþir olmaktan gelen bir þey, çünkü deniz de týka basa romansla, mistisizmle dolu. Tehlikesi, fýrtýnasý, bir yandan da güzelliði, çekiciliði. Orada bin bir meþakkat içinde, o balýklarý tutmak ve tabii bu sessiz ve pýrýltýlý yaratýklarýn þiirselliði. Bunlarla örülü bir hayat normal olarak maddi bakýmdan yokluk, yoksunlukla doludur, ama onun kazandýrdýðý þiirsellik de baþka hiçbir yerde bulunmaz. Oturmuþ, sessiz sakin balýk aðlarýnda açýlmýþ delikleri örerek onaran kadýnlarýn manzarasý da ne kadar olaðanüstü, ne kadar etkileyicidir.” Ýstanbul’un son Ermeni balýkçý reisleri, Dacat Reis, Husig Reis, Kevork Reis; büyük balýk teknelerine yardýmcý olan goygoycular; að onaran merametçi kadýnlar; Sahil Yolu’nun yapýlmasýyla ortadan kalkan balýkçý semti Acemdað, hepsi ve daha fazlasý bu kitapta yer alýyor.
|